Bir sabah, Sapanca'nın küçük ama hareketli bir köyünde, kasabanın sevilen marangozu Ahmet Yılmaz’ın cesedi bulundu. Herkes bu trajik olayın ardındaki sırları merak ederken, kasabalılar Ahmet’in hayatını ve ölümünü konuşmaya başladı. Yerel polis departmanı, ilk bulguların intihar olduğunu gösterdiğini açıkladı, ancak kimin, neden ve nasıl bir durumun bu kadar trajik sonuçlar doğurduğunu hala anlayabilmiş değildi. Ahmet Yılmaz, köydeki herkes tarafından tanınan ve sevilen biriydi. Hayatı boyunca yaptığı ahşap işçilikleri ile sadece kendi ailesini değil, aynı zamanda köylülerinin hayatlarını da güzelleştirmişti. Ancak, onun içsel dünyası ve son anları, yaşadığı bu küçük kasabadan daha derin ve karmaşık görünüyor.
Ahmet, 45 yaşında hayat dolu bir adamdı. Ham ahşap parçalarından zarif eserler çıkarıyor, köydeki çocuklar için oyuncaklardan başlamış, yetişkinler için özel mobilyalar üretmişti. Herkes, Ahmet’in sadece bir marangoz değil, aynı zamanda bir dost olduğunu düşünüyordu. Hayatındaki birçok insana yardım etmeyi görev edinmişti. Kendi dükkanında, sabahları gelmeden önce çevredeki ağaçları keserken bulduğu ahşap parçaları değerlendirmek için sabahlara kadar çalışıyordu.
Ancak son dönemlerde, Ahmet’in ruh hali ve bitkin halleri dikkat çekmeye başlamıştı. Bunu köylüler, onu tanıyanlar ve komşuları yorumluyor, bu değişikliğin nedenini merak ediyordu. Ahmet, son bir kaç aydır daha içe dönük ve melankolik bir hal almıştı. Kimi köylüler, onun işini kaybetme korkusundan ve büyük ekonomik zorluklarla boğuşmasından etkilendiğini düşündüler. Kimi ise, Ahmet’in geçmişine dair karanlık bir sır taşıdığına inanıyordu.
Ahmet’in ölümü, herkesin aklında birçok soru bırakırken, detaylar yavaş yavaş açığa çıkmaya başladı. Olay günü, komşuları özlemle Ahmet’in dükkanına uğradılar. Ne yazık ki, Ahmet’in o sabah iş yerine gelmediğini ve telefonlarına yanıt vermediğini fark ettiler. İlk Anında endişelenen komşuları, hemen dükkanına koştu ve kapıyı açtı. Gördükleri manzara karşısında şok oldular. Ahmet’in cansız bedeni yerde yatıyordu. Hemen polisi aradılar.
Polis haberi aldıktan kısa bir süre sonra olay yerine geldi. İlk incelemelerde, Ahmet’in intihar etmiş olabileceği kanısına vardı. Ancak, bazı dostları bunun doğru olmadığını düşünecek kadar yakındılar. Ahmet’in hayatında kimsenin bilmediği bir sırrı olduğuna inanıyorlardı. Bugüne kadar birçok insanın yaşamına dokunan bir adamın, tüm bunları yaparken içerisine attığı karanlık düşüncelerin ne olabileceğini merak ediyorlardı. Kasabanın huzuru bir anda bozuldu ve insanlar korkuyla birbirlerine merakla bakmaya başladı.
Polisin yaptığı soruşturma, olayın iç yüzünü aydınlatmaya çalıştı. Tüm tanıkların ifadeleri alındı. Bazı köylüler, son günlerde Ahmet’in bir kişiyle sürekli tartıştığını, o kişinin de kasabaya yeni gelen bir yabancı olduğunu ifşa etti. Bu durum, cinayet ihtimalinin kapısını tekrar araladı. Bu yabancının kim olduğu, kasabaya ne amaçla geldiği ve Ahmet ile ilişkisi hakkında birçok spekülasyon yapıldı. Ahmet’in Ölümünün arkasındaki gerçeği öğrenebilmek için köylüler ve polis azimle dikkate değer ipuçlarını takip etmeye sürdü. Aradan geçen günlerde, anlatılanlar kasabanın dört bir yanına yayıldı ve her yan bir dedikodu yuvası haline geldi.
Günler geçtikçe, kasabanın üzerinde karanlık bir gölge gibi dolaşan bu olay, hem yerel halkı hem de polise büyük bir gizem oluşturdu. Herkes, Ahmet’in gün geçtikçe artan karamsarlığının ve ardında ona bağlı olan parçaların peşine düştü. Kasabada tüm bunların konuşulması, Ahmet'in yaşamında bazı alanların derinlere gömülü bir sır olarak kalmasına neden oldu.
Cinayet veya intihar; bu soru, dillerden düşmemeye devam etti. Herkes, olayın bir şekilde aydınlığa kavuşmasını umuyordu. Fakat, bilinmeyen sırlar; zamanla ortaya çıkmadan, kaybolacak olan hayatlar ve gelecek hayallerle birleşiyordu. Bu sorular, Ahmet’in ölümünün ardından bir süre daha gündemden düşmeyecek gibi duruyor. Herkes, bir kez daha hayatın ne kadar kıymetli olduğunu kavrayarak derin düşüncelere dalıyor. Ahmet Yılmaz’ın ölümünün ardındaki sırları aramak için zaman tükenecek gibi görünmüyor.