İsrail ordusunun, Türkiye'deki etkisini artırmak ve kendi perspektifinden kamuoyuna ulaşmak amacıyla Türkçe bir sosyal medya hesabı açtığı bildirildi. Sosyal medya üzerinden yürütülen bu iletişim stratejisi, birçok yorumcu ve analist tarafından dikkatle izleniyor. Ancak, bu hesabın arkasında yatan isimlerin geçmişi, özellikle de ordunun Türkçe sözcüsü olarak seçilen kişinin geçmişi, tartışmalara yol açtı. Söz konusu sözcünün, geçmişteki bazı tartışmalı faaliyetleri ve söylemleri, hesabın meşruiyetini sorgulayan bir zemin oluşturuyor.
İsrail ordusunun Türkçe sosyal medya hesabının açılması, bazı gözlemciler tarafından “Türkiye toplumuna yönelik bir iletişim stratejisi” olarak değerlendiriliyor. Bu stratejinin temel hedeflerinden biri, Türkiye’de artan anti-Semitizm ve toplumda İsrail’e karşı geliştirilen olumsuz algıya yanıt vermek. Ordu, Türkçe içeriklerle Türkiye'deki insanlara doğrudan hitap ederek, kendi bakış açısını aktarmayı ve mümkün olduğunca olumsuz algıyı düzeltmeyi amaçlıyor. Hesabın paylaşımlarında, güvenlik meseleleri ve uluslararası hukuk perspektifi ön plana çıkarılıyor.
Ancak, bu yeni girişimin öne çıkan unsurlarından birisi de, Türkçe hesabın sözcüsü olan kişinin geçmişidir. Türkiye'deki bazı siyasi olaylara ve sosyal tartışmalara dair geçmişteki tutumları, güvenilirlik açısından önemli bir engel teşkil ediyor. Belirli dönemlerde, aşırı milliyetçi söylemlerle öne çıkan bu kişinin, bazı Türkiye karşıtı söylemleri de kamuoyuna yansımıştı. Bu durum, birçok sosyal medya kullanıcısının ve medya organının, “İsrail ordusu, kimlerle iletişim kuruyor?” sorusunu sormasına neden oldu.
Bu durum, bazı kullanıcılar arasında “İsrail ordusu, Türk toplumu ile sağlıklı bir iletişim kurmak istiyorsa, daha güvenilir ve tarafsız bir sözcü seçmelidir” gibi yorumların yapılmasına yol açtı. Kısacası, yeni hesap açılışı ve hesapta yer alan içerikler, geçmişte yaşanan olayların ve kişisel donanımın izlerini taşıyor. Bunun sonucunda ortaya çıkan tartışmalar, İsrail ordusunun Türkiye'ye yönelik stratejisini nasıl şekillendireceğini belirleyecek olan yeni bir gündem oluşturdu.
Sonuç olarak, İsrail ordusunun Türkçe sosyal medya hesap açma hamlesi, hem iletişim açısından hem de stratejik planlar doğrultusunda dikkatle izlenmesi gereken bir gelişmedir. Ancak bu hesabın etkinliği, arka planda yaşanan tartışmalar ve sözcüsünün geçmişi gibi unsurlarla doğrudan bağlantılıdır. Ordunun, Türk kamuoyundaki algısını düzeltmek amacıyla atacağı adımlar, bu türden entelektüel zorluklarla iç içe geçmiş görüyor.
İlerleyen süreçte, ordunun bu iletişim adımının nasıl sonuçlanacağını göreceğiz. Belki de bu hesap, Türk toplumuyla sağlıklı bir diyalog kurma çabası olarak tarihe geçecektir; ya da aksine, geçmişteki sorunların gölgesinde kalacak bir iletişim girişimi olarak anılacaktır. Her durumda, bu durumu şekillendirecek olan, hesap paylaşımlarının içeriği ve halkın bu içeriklere ne derecede sıcak bakacağı olacaktır.